Hoşça Kal - Rahmi Bilici
HOŞÇA KAL
( 25 yıllık dostumun özleminden günlüğüme yansıyanlar)
“Can Yücel, İhsan Yüce öldüğünde mezarlığa gitmeyince, kendine soranlara,
insan dostunu soğuk toprağa koyar mı, diye cevap verir.”
Ben öyle yapamadım sevgili dostum. Seni o, buz gibi toprağa koyarlarken
oradaydım. Benim yüreğim ateşten yanar iken seni yatırdıkları toprak buz gibi
idi. Batasıca geleneklere karşı gelinmiyordu. Bunu sen daha iyi biliyordun, geleneklere karşı gelenlere öcü gözü ile bakıyorlardı. Bunları en fazla yaşayanda
yine senidin, bağışla beni sevgili dostum. Geleneklere karşı gelmek bu kadar
neden zor bu güne kadar anlamadım, anlayamadım.
Sevgili dostum, hani derdin ya “ ya Ali beni de “Aziz Nesin” gibi bir yere
koysunlar. Mezar taşı falanda olmasın, kimse mezarımı bilmesin, çocuklar
üzerimde oynasın” derdin. Dedin ama istediğin olmadı. Belki sende biliyordun
olmayacağını ama yine de benden isteğindi, ama isteğini yerine getiremedim,
kendi haklı isteğin olduğunu söyleyemedim. Çünkü söylesem de bir anlamı
olmayacak, kabul görmeyecekti. Topluma yerleşmiş bazı tabuları yıkmak o
kadar çok zordu ki, buda yıkması güç olan tabulardan biri idi. Bağışla beni sevgili
dostum, isteğini yerine getiremedim.
O nedenledir ki, Suphi’yi kırmamak için geldim mezarının başına, ziyaret için,
oda olmasa mezarına gelemezdim. Çünkü seni orada görmeyi kabullenemiyorum, isteğini yerine getiremediğim için suçlu hissediyordum
kendimi, zaten yüreğimde dayanmıyordu buna. Seni o soğuk toprakta yatarken
görmek, bana konuşmadan, halimi sormadan, anlam dolu fıkralarından
anlatmadan, suskun, öylece görmek içimi yakıyor.
O nedendir ki, sen gideli yılbaşı gecelerinde sensiz içtiğim rakıların bile tadını
alamıyorum. Çünkü senin dostluğun ve o eşsiz sohbetlerin olmadan zevk ile
içtiğimiz o güzelim rakılar sanırsın zehir geliyordu bana. Benim mezem senin o
masada okuduğun zilan ve Nazım Hikmet’in vatan haini şiiri idi. Sen olmayınca o
şiirlerde yoktu masada, senin sesin yoktu, kısacası karşımda kadehini kaldıran
sen yoktun.
Sevgili dostum, sen gideli 25 yıl yaşadığım dünya kenti İstanbul yaşanılır bir
kent olmaktan çıktı, her şey üstüme, üstüme gelmeye başladı. Ha yanına
gelmişken söyleyeyim, emekli oldum. O, senin şikâyetçi olduğun emeklilik var
ya ondan, emekliyi geçindiremeyen bir maaşla, o nedenle ki çalışmaya devam
ediyorum. Öyle sanıyorum ki dostum bu gidiş ile ölene kadarda çalışacağım.
Kimileri çalışmadan köşeyi dönerken bizler hep çalıştığımız halde yerimizde
sayıyor, karnımızı zor doyuruyoruz.
Şimdi ki söyleyeceğimi duyunca belki bana kızacaksın ama yine de
söyleyeyim, İstanbul’dan gitmeye karar verdim. Dediğim gibi buralar artık bana yaşanacak yer olmaktan çıktı. O nedenle buraları bırakıp gideceğim, yaşasaydın gider mi idim bilemiyorum. Ama bildiğim şu ki bu kadar çabuk karar veremezdim. Çünkü kolay olmazdı senin ile içilen rakılardan, okuduğun şiirlerden, anlattığın, anlam yüklü fıkralardan, arada bir buluşsak bile uzun uzadıya düşünürdüm, karar vermeden.
2016 Mayısta emekli olum dedim ya, o gün bir şeye daha karar verdik,
emekli maaşımı krediye bağlayıp küçük de olsa bir ev almak, ama ev alacağımız
yerde iş bulacağım bir yer olmalı idi, bunun yanında Suphi’nin okuyabileceği
kaliteli lisede olmalı, biz böyle düşünür iken Suphi Antalya’ya gidelim dedi.
Bizde Antalya’dan ev almaya karar verdik. Diyeceksin hani paran yoktu? Ev
almaya karar verdik ama gerçekten peşinatını verecek paramız bile yoktu.
Hepsini kredi ile adım. İnsan hiç sevdiği bir dostuna, ağabeyine yalan söyler mi?
Öyle değil mi? Evi 2016 da aldık ama Suphi ortaokulu bitirince yani 2019 Eylül
ayının başında gideceğiz, yaklaşık 2 yıl daha buradayız sevgili dostum. Suphi
liseye orada başlayacak, bende orada yine çalışacağım.
Sevgili dostum sakın bana kızma ve darılma gidiyorum diye, İstanbul’dan
ayrılınca unutulacağını sanma, bu can bu bedende olduğu sürece nerede
olursam olayım 25 yıllık dostum ve ağabeyimi unutamam. Nerede olursa olayım
kalbimde her zaman yaşayacaksın. Hoşça Kal.
Komünist Ozan
Yorumlar -
Yorum Yaz