Dolma Kalem
Köye bir Mercedes yaklaşınca, Koray elindeki salçalı ekmeğini bir köşeye bırakıp, Mercedes’e doğru koşmaya başladı. Mercedes’in peşine köyün çocukları ile koşarken, Mercedes anneannesinin evine doğru yanaştı. Arabadan fiyakalı, şık giyimli bir yakışıklı adam inmişti. Adam 30’lu yaşlarında görünüyordu. Koray anneannesine koştu ve anneanne bu abi kim dedi. Anneanne tebessümle o senin Almanya’daki dayın yavrum dedi. Çocuk; ismini duymuştu, İdris dayısının. İdris içeri girdi ve öpeyim anne deyip 72 yaşındaki mavi gözlü, kır saçlı kadının elini öptü. Kadın 9 yılın özlemi ile sarılmıştı oğluna. Koray yanaştı ve hoş geldin dayı deyip sarıldı. İdris de çocuğa sarıldı öptü kokladı ve dayısının gülü dedi. İdris çocuğa bir dolma kalem uzattı ve bu senin tosunum dedi. Çocuk hediyenin ve dayısının mutluluğu ile koşa koşa eve gitti. Ana! Dayım geldi ana, Almanya’daki dayım geldi. Diye bağırdı çocuk. İdris mi gelmiş oğlum? dedi anne ve çocuk evet der gibi başını salladı aşağı yukarı. Kadın aheste, aheste annesinin evine doğru yol aldı.
Çocuk yarın okulların açılacağının heyecanını yaşıyor hem de düşünüyordu. Arkadaşlarına dayısının verdiği kalemi gösterecek hem de bu kalemle yazılar yazacaktı. Anası çok geçmeden dayısı ile birlikte geldi. Anası ile dayısı konuşurken dayısının hasta olduğunu ve annesinin ağlayarak kardeşine sarıldığını gördü. İdris koşarak odasına gitti ve penceresinden dışarıya bakmaya başladı, ağlıyordu çocuk, dayısını yeni görmüştü daha o üzüntüyle çocuk dayının yanına gitti. Dayıcığım seni daha yeni gördüm gitme dayı burada kal diye ağlayarak sarıldı çocuk dayısına. İdris’in gözü yaşlanmıştı ama belli etmedi ve çocuğa sarılarak ben bir yere gitmiyorum aslanım biz öyle konuşuyorduk dedi. Çocuk kendini topladı ve annesinin ikazı üzerine yıkandı okul kıyafetlerini hazırladı ve yerine yattı. İdris de yılların hasreti ile ablası ile konuşuyordu az sonra Koray’ın babası yani Ahmet gelmiş oo! İdris hoş geldin, özlettin kendini kerata dedi. Öyle oldu enişte dedi İdris. İki muhabbet çay derken saat 12yi bulmuştu, İdris divana yatmış yarını düşünüyordu.
Yeni gün başlamıştı köyde herkes erkenden kalkmış çocuklarını süslemiş ve okula göndermişlerdi. Koray’da dayısı ile birlikte gidiyordu. Koray dayısına döndü ve dolma kalemi göstererek dayı bende senin gibi büyük adam olacağım dedi. İdris ol benim paşam dedi ve çocuğa bir kâğıt uzattı bu kâğıdı ben ölene kadar açmayacaksın bana söz ver dedi. Koray dayı hani gitmeyecektin diye yeniden üzüldü. Dayı tosunum hiç birimizin dünyada garantisi yok dedi ve çocuğu öptü hadi bakalım koş sırana dedi çocuk da dayısın öptü, sözünü verdi ve arkadaşlarının yanına koşup sıraya girdi. Dersler bitmiş Korayı babası almaya gelmişti. Koray babasına baba dayım nerde yoksa beni almak istemedi mi dedi. Baba hiçbir şey diyemiyordu sadece yok oğlum evde dedi ve ikisinin de ağzını yolda bıçak açmadı. Eve geldiklerinde tüm köy eve birikmişti ve çocuk bu kalabalığın iyiye işaret olmadığını anlayarak eve girdi ve annesine koştu anne dayım nerde diye sordu. Kadın titreyerek dayın melek oldu oğlum dedi. Çocuk sinir, üzüntü ile odasına gitti ve sitem ederek yatağına uzandı aklına dayısının verdiği kâğıt geldi. Çocuk hemen açtı kâğıdı.
Sevgili Koray diye başlıyordu kâğıt
Kendimi kötü hissediyorum paşam içim sökülüyor gibi, tüm malım mülküm hepsi senindir sadece senden istediklerim şeyler var. Doktor ol, dürüst ol, doğru yolda ol, bu üçünü unutma ve bu kâğıda bir imzanı bırak ya da bir yazını doktor olduğun gün bunu bir daha okursun ve nerelerden nerelere geldiğini görürsün yazıyordu.
Çocuk altına söz veriyorum bu isteklerini yerine getireceğim dayı yazdı dolma kalemi ile.
Mustafa Suphi Turalı
26.03.2020