Bireyler, emperyalist düzen karşısında ne kadar vurdumduymaz olur ise, düzen onu olduğundan daha çabuk dişlilerinin arasında çiğneyip yok etmeyi başarmış olur. Bizler, emekçi sınıfının bireyleri, koşullar ne olur ise olsun, vurdumduymaz olamayız. Bizim böyle bir lüksümüz olamaz.
… … Kahrol asıca şu dünya da olan olaylara ve haksızlıklara seyirci kalıyor isek bu birey olarak bizim en büyük yanlışımızdır. Bu bozuk düzen içinde kendine insanım diyen, bir parça da olsa yaşadığı çevreden ve yahut bulunduğu toplumdan birinci dereceden sorumlu tutmalıdır kendini. Eğer bunların bilincinde değil isek, ya da “bana değmeyen yılan bin yıl yaşasın” misali bir düşünceye sahip isek, önce birey olarak kendimizi sorgulamalıyız.
… … Kendimizi işçi sınıfının bir neferi ya da bağlaşığı olarak görürsek veya emperyalist sistemden rahatsız isek, birey olarak yaşadığımız toplumun gidişatından kendimizi sorumlu tutmalıyız. Uygar bir toplumun fertleri böyle olmalıdır. Aksi halde bu başından bozulmuş düzenin yaşanacak hiçbir yanı kalmaz. Bu boşluktan faydalanıp, her şey alabildiğine yanlışlar ile taşar. Aynen şimdi, günümüz de olduğu gibi. Onun içindir ki yanlış olan hiçbir şeye veya toplumsal olaylara geriden seyirci kalıp vurdumduymaz olamayız. Çünkü bu gün öyle bir düşünce içine girer isek yaşadığımız topluma, en başta da insanlığımıza yanlış yapmış oluruz. Bunların üstesinden gelebilmenin tek yolu da örgütlü mücadeleye katılmaktan geçer.