1980'den Günümüze Günlüğüme YANSIYANLAR
ANILARDA 40 YILIN ÖYKÜSÜ
O günleri anımsamak bile insanın tüylerini diken etmeye yetiyor.
O günler dediğim 1977 ve 1980'li yıllar. Bugünün insanının o günleri yazması ne derece doğru bilemem ama yazacak cesareti olduklarına inanmıyorum.
Tıpkı benim kuşağımın da 68'lileri yazamayacağı gibi
Bu kitaptaki anılar hayallerimi ve anılarımı tazeleyip beni zorlayacağından eminim.
Kitap, baştan sona 80 dönemlerinden bugüne kadar anıları öykümsü bir şekilde harmanlanarak derlenmiş.
Ozan yüreği bu olsa gerek. "Bu köy kurulalı, ilkbahar yağmurlarından oluşan sel suları çok canlar almıştı" diyerek de köylerdeki yoksulluğu ve çaresizliği vurgulamaktan geri kalmıyor.
Kitabın ilk başlarında dostluk konusundaki sızlanmaları başlıyor. ” Bir türlü sevemez oldum yüzüme gülüp de arkamdan konuşan insan tiplerini.” Anısının sonunu; “Sırdaş olmalı dedim, işkence tezgâhlarında dili lal başı dimdik olsun istedim. Dost gibi dost olsun istedim.” Böyle bitiriyor. Elbette dost edinmek çok zordur. Bazen de dost sandıkların gevezelikten öteye gitmiyor. Aslında insanın üç kişiden fazla dostlu olmamalı. Hele de üreten insan isen. Zira fazla dost sandıkların seni oyalar.
Özgürlükler, endişeler, yaşamaya dair ne varsa baba oğul sohbetleri ve bu sohbetlerde bir babanın korkularını yenemediğini, kavgası haklı da olsa
Mustafa Suphi ve arkadaşlarından tut da Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına kadar bir dizi endişelerini göreceksiniz.
Kitapta sıkça zamansız giden dostlarının arkasında acılarıyla baş başa kalmanın yalnızlığını görmenin ötesinde ölmeyecekmiş gibi ayakta kalmayı becerebilmenin yollarını ararken yok olmanın ya da zamansız gitmenin tedirginliğini yaşadığı sezinleniyor.
Dostlarının arkasından acı çekmek bir yana dostları olmadan yalnızlıklarını nasıl paylaşacağı endişesi de yatıyor zaman zaman.
Ve12 Eylüle bazen acı, en çok da nefretle haklı sitemler vardı.
Çünkü dostlarını, sevdiklerini ve birçok güzellikleri hatta hayalleri bile ABD’nin “Bizim çocukları katletmişlerdi.
Her bölümü ayrı birer anlam yüklü dizeler. Beni en etkileyen yeri ise emek simgeleri işçi ve köylü sembollerine yazdığı oldu.
"Sevdamsa!
Orak çekicin sevdasıdır.
Bedenim ölür sevdam bitmez
Senin için göğsüm çelikten siperdir
Senin yolunda
Bize kurşun kar etmez."
En çok mektup anılarını da Sarıgazi Jandarma Karakolu’ndan yazmış.
Okurken çok hüzünlendim
Bence, en çok da zorlandığı "Eşime Anlattıklarımdan" başlıklı bölümdü.
Bütün kitabı o bölüme sığdırmaya çalışmış ama yine de çok zorlanmış. Hatta anlatmak istediklerini örnekler vererek anlattığını düşünerek oldukça zorlandığını düşünüyorum.
"Hoşça Kal" derken, Özellikler Can Yücel'in toprağa defnedilmesini içine sindiremez.
Bir insan ne kadar diyalektik olursa olsun bazen duygularına yeni düşüp doğanın yasalarına karşı gelecekmiş gibi oluyor.
Velhasıl, sevgili Ali Turalı, ya da Kul Sefili ozanım 40 yıllık anıları bu kitaba sığdırmaya çalışmış. Öyle sanıyorum ki bundan daha fazlası var ama yetinmesini bilip kısa tutmaya çalışmış.
Okurken baştan sona zorlandım. Çünkü beni yetmişlerin son yıllarındaki olaylara götürdü sık sık.
Anılar insanı yaşama bağlayan sıkı bağlardır. Sevgili Kul Sefili ozanıma, diğer anılarını da derlemesi dileğimle kendisine başarılar dilerim.
Harun YİĞİT
Şair - Ressam
Yorumlar -
Yorum Yaz