Hüseyin Kara (Karani)
Ankara’da tanıdığım pek çok sanatçıdan biri de Hüseyin Kara... Halk Ozanları Kültür Derneğinde yıllardır birlikte olduğumuz ozan Karani’nin yaşamöyküsünü 1 Mayıs 2010 günü yine Ankara’da derledim ve yakın zamanda da güncelledim. Kendi kalemiyle de sunuyorum.
Hüseyin Kara (Karani)
Sivas, Kangal, Dışlık köyü doğumlu olup, babası Mehmet Ali, annesi Firdes’tir. İlkokulu köyünde ortaokul ve liseyi Ankara’da okudu. Çeşitli işlerde çalıştıktan sonra Samsun ve Kıbrıs’ta askeriliğini tamamladı. 1992 yılından itibaren Kültür Bakanlığının çeşitli birimlerinde memur olarak çalışmaya başladı, halen Ankara’da çalışıyor.
Çocukluk yaşlarından itibaren bağlama ve türküye ilgisinden dolayı köyünden Hasan Başer ve Rukiye Göktaş gibi âşıkların da etkisi ile kendi kendine bağlama çalmayı öğrendi, çalıp söylemeye başladı. Ankara’ya geldikten sonra Âşık Mahzuni başta olmak üzere birçok âşık ile tanıştı, fikir ve görüş alışverişinde bulundu. Âşık Mahzuni tarafından kendisine soyadından dolayı “Karani” mahlası verildi.
Diğer yandan hece ölçüsü ile şiir yazmaya başladı. Şiirlerinde çeşitli konulara yer verdi. Şiirlerinden bazıları çeşitli gazete ve dergilerde yayınlandı, bazılarını besteleyerek çalıp söyledi, kasetlerine okudu. TRT radyo ve televizyonları başta olmak üzere çeşitli radyo ve televizyonlarda programlara, etkinliklere, festival ve şenliklere katıldı.
İki kaset yaptı, üçüncüsünün hazırlığı içinde…
Yaşamöyküsünü bir de kendi kaleminden okuyalım…
KENDİ KALEMİNDEN KARANİ
Sivas Kangal Dışlık köyü doğumluyum. İlköğrenimimi bu köyde, ortaöğrenimimi Ankara’da tamamladım. Ozanlık geleneğiyle tanışmam da doğmuş olduğum köyün folklorik yapısıyla ve dedem Hüseyin Apaydın’ın çok büyük etkisi vardır. Böylesi bir köyde türkülere gönül vermiş olanlar içerisinde benim de Hüseyin Kara olarak etkilenmemem mümkün değildi.
Elektriğin henüz olmadığı plaktan kasetçalara geçiş döneminde Âşık Mahzuni’nin plağını dinlediğimde, içimde türkülere karşı duyduğum sevgi ve ilgi biraz daha artmıştır. Daha sonra Ankara’ya gelmem, birçok ozanla tanışmam, bu alanda araştırmalar yapmam ozan derneklerine gidip gelmem ve üyesi olmam 1992’de Kültür ve turizm Bakanlığına bağlı Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Müdürlüğüne işe girmem, geçen bu zaman zarfı içerisinde Âşık Mahzuni’yle tanışıp beğenisini kazanmak ve dost olmak benim için onur vericidir.
Âşık Mahzuni’yle her görüşmemde oldukça heyecanlanmışımdır. Heyecanımı yenmek için espri yapıp onu güldürdüğümde heyecanımı biraz dindirmiş oluyordum. Genelde sohbetlerimiz halk şairi ve ozanlık geleneğiyle ilgili olur, konu ile ilgili önerilerde ve telkinlerde bulunur, kendisi de etkilendiği ozanları anlatır, bense bir nevi feyiz alırdım. Âşıklık geleneğine daha fazla bağlanmama ve adapte olamam yardımcı olmuştur.
Önerilerinden biri de halk şairlerinin özelikle eski ozanların yani bin dokuz yüzlü yıllardan önce yaşamış ozanların birçoğunda şiirlerinin kime ait olduğunun karışmasıdır. Nedeni ise mahlası aynı isimde birden çok ozanın kullanması… Ve bana, “Hüseyni mahlası değil başka bir mahlas bulalım” diyordu. Çünkü "Hüseyni" adında bir hayli ozan vardı. “Karani”yi uygun bulmuştu. Bedenen ölümü beni derinden sarstı, kabullenmem ise zor olsa da Allah’tan rahmet diliyorum. Karani mahlasım ile ozanlık geleneği içinde insan sevgisini şiar edinerek de çalışmalarımı sürdürüyorum.
İstanbul'dan Ankara'ya atandım (2010) ve memurluğu, bu güzel yurdumda da yaşantımı sürdürüyorum.
Saygılarımla…
Süleyman Özerol
Malatya Söz gazetesinden alınmıştır
Ne gezinirsin be hey şaşkın sevda aleminde
Bilmezmisin ki bu şehrin aşk dükkanı benim
Her ne kadar Fuzuli aşkı tarif eylesede
Aşkın ceremesini omuzlayan yektani benim
Bir feda ile bir cefa ile inanmış oldum
Bu aşkın uğruna döne döne yananı benim
Ne garip aşığımdır ki o maşukun elinden
Lafla anlatılamaz ömürler yoranı benim
Terminal büfesi gibi ömrüm daim açık ya
Gönüller binasının harabı viranı benim
Hayli zamanlar gezindim Hüseyni mahlasımla
Mahzuni den aldım bu ismi Karani benim.