GönderenKonu: Halk Şiirinde Emperyalizme Başkaldırı  (Okunma sayısı 228 defa)

solmazgül

  • Site Yöneticisi
  • İleti: 8
  • Üyelik Tarihi: 07-10-2019
Halk Şiirinde Emperyalizme Başkaldırı
Tarih : 07-10-2019 Saat : 19:19

Ön sözden -2 Haluk Gerger

Apolitik Aydınlar

 

“Birgün,
ülkemin apolitik aydınları
halkımızın en sıradan insanlarınca
sorgulanacaklar...
 
Halkları,
ağır ağır yanan sıcak bir ateş gibi
küçücük ve yalnız,
Yavaşça ölürken,
ne yaptıkları
Sorulacak onlara...
 
O gün,
apolitik aydınların
kitaplarında, şiirlerinde
Yerleri olmayan
ama her gün ekmek ve sütlerini,
pide ve yumurtalarını getirmiş,
giysilerini onarmış,
araçlarını sürmüş,
köpeklerine ve bahçelerine bakmış,
onlara calışmış
sıradan insanlar gelecekler
Ve soracaklar:
Içlerindeki insan ve yaşam sönüp
çile çektiğinde yoksullar
Siz ne yaptınız?”[1]
 
ABD’li şair Don West, “şair nasıl yazabilir” sorusuna şöyle yanıt veriyor: “...Insanların içindeki şeydir sairin dışarı çıkarttığı. Şayet insanlarla birlikte yürümemişse, onların yüreklerinin içinde bulunmamışsa, şair nasıl konuşacak? Ve şair nasıl sarkılarını söyleyeyecek şayet kendi kalbi de kırılmamışsa? [Şiir], toprak altındaki halk yaşamından fışkıracak, yıkılmış yaşamlardan,kırık kalplerden, acı çeken ruhlardan gelecek. Ve şairin kendisi, karanlıkta etrafa saçılmış kırık parçalar arasında dolaşacak ve-zor zamanlarda-sesi, umut dışında hiç bir şeyden emin olmaksızın, inanç ve umudun olacak. Ve sair, parçalanmış eski yıkıntıları biraraya getirecek ve o zaman güzellik olacak, umut olacak ve geleceğe bir yol açılacak. Halkın sairinin içinde umutsuzluğun kara  sesi hiç olmayacak! O eğilip bükülmüş eski parçalar bile güzellik yayacak, insan onurunun güzelliğini, bir insanın parçası olmanın güzelliğini. Ama, sayet halkın yüreğinin içinde olmadıysa, orada yaşamadıysa, kendi kalbi kırılmadıysa, şair nasıl konuşacak? Çünkü, şair, başkalarının yarasını, başka yüreklerin acısını kendi üstüne alır.”[2]
 
Böyle olmayınca, artık yazamaz şair, sallanır boşlukta. Don West o dramı, o yaman çelişkiyi şöyle anlatmış “Bir Şair Ne Söyleyecek?” başlıklı dizelerinde:
 
“Bir şairdim,
Şarkılar söyleyen.
Tanıdığım emekçilerden şarkılar söyledim—
Nefretin, hüznün, aşkın ve mutluluğun...
Kollarımı sallayarak
Dolandım düşe kalka
Geceyarısında
Bir Georgia mısır tarlasında.
Sakin Güney rüzgarı,
Yumuşatmak için
Yitirdiğime kaskatı özlemi,
Bir annenin şefkatli parmakları gibi
Okşadı sızlayan vücudumu.
Gerçekleşmemiş düşlerin,
Ve şarkı söylemeyi
Unutuğum günlerin
Boşluğunu tattım...”[3]
 
Elinizdeki kitap çok kıymetli; “başkalarının yarasını, başka yüreklerin acısını” kendilerinde duyumsayan güzel yüreklerce yazıldı...
 
Ne mutlu onlara...Ne mutlu biz okurlara...
 
 
 
Haluk Gerger
Ankara, 28 Şubat, 2008.