OZAN ŞAHTURNA
Ozan Şah Turna' yı belki de tanımayan yoktur. Ben onun , o, turna gibi şakıyan sesi ile ilkokul ikinci sınıfta tanıştım. O yıllarda yaşımın gereği sadece sesinden haz alıyordum, sonraları ortaokul sıralarına geldiğimde daha fazla sözlerinden de haz almaya başladım. Üstat Aşık ihsani ile ozan Şah Turna'ın sözleri beni ben yapmıştı.
1960 ile 1970 arasında ve 1980' e kadar benzeri ozan ve sanatçılar meydanlarda boy gösterdi ama sonraları aynı meydanlara başka kişilik ve ayrı kimlikle çıkmaya başladılar. Fakat Ozan şah Turna 1970 ve 1980 de ne ise bu günde aynı şeyleri söylüyor. Yani düşüncesinden hiç mi hiç ödün vermemiştir. Şah Turna' yı bana sevdiren, saydıran yönü de burası, yani tutarlı ve onurlu olmasıdır.
Aşık Veysel öldüğünde, aydın geçinenler halk şiirinin bittiğini, yani Veysel ile son bulduğunu yazdılar. Ama gördüler ki durum öyle değil, halk şiiri daha güçlü ve daha halkının sorunlarını dile getirerek Ozan şah Turna, Aşık İhsani ve benzerleri tarafından, baskılara işke
ncelere karşı ödün vermeden devam ediyordu. Ozan şah Turna, belki Aşık Veysel ile kader arkadaşı idi, fakat o, Aşık Veysel gibi sadece kendini avutmuyordu. Yaşadığı topraklarda yaşanan toplumsal olaylara uzak durmuyordu. Daha yirmi yaşlarında genç bir kız iken Kızıldere vahşetini şöyle dile getiriyordu.
Tokat, Niksar ellerinden
Dağdan gelen ölü bizim
Silahları ellerinde
Dağdan gelen ölü bizim
Dizeleri ile onlarla birlik olduğunu, gözleri görmese de beyni ile ,o, bakar körlerden daha iyi gördüğünü ve duyarlı olduğunu ortaya koyuyordu. Yıllar sonrada, çektiği işkencelere rağmen pişmanlık duymuyordu, ve o gün ki söylediklerine bugün sahip çıkıyordu. (birileri gibi içeriğini değiştirmiyordu)
ŞAH TURNA KİMDİR?
Sivas'ın Gürün ilçesine bağlı Kaynarca köyünde doğdu. Doğum tarihi ile ilgili, çeşitli kaynaklarda saptanmış iki tarih var. Bunlardan biri 1951, diğeri ise 1953. Ama, şah turna uzunca ayrılığın ardından 1994 de Ankara da Sıla türkü evinde ki konserinde hayat hikayesine değindiğinde 1950 doğumlu ol
duğunu açıkladı. Gerçek olanda bu olsa gerek.
Üç yaşında iken çiçek hastalığına yakalanarak gözlerini kaybetti. On yaşlarında saz çalmaya başladı. On iki yaşında iken kendi durumunu dile getiren şiir yazdı.
Şah Turna' ın felek yaktı özünü
Üç yaşında aldı iki gözünü
Göremedi ay güneşin yüzünü
Dünya başa zindan dar Turna, Turna.
Diyerek halini arz ediyordu.
Ozan Şah Turna 1964 de Sivas ta düzenlenen aşıklar bayramına katıldı, orada okuduğu şiirleri beğeni kazandı. 1965 de Ankara' ya yerleşti, çeşitli toplantılarda türküler söyledi, şiirler okudu. Plakları çıktı. 1970 de Almanya'ya gitti ise de geri döndü.
Ozan şah Turna başkaldırıcı yönü ile, Pir Sultana benzer, çünkü kendi acılarından ziyade halkının dertlerini acılarını ön plana koyar onları söyler. Bunları söylerken de düzenin hınzır paşalarına boyun eğmez ve onların tehditlerine aldırmadan yoluna devam eder. Çünkü o Pir Sultan' ın torunudur. Tehditler, idamlar onu yolundan döndüremez.
Evet Şah Turna üç yaşında gözlerini kaybetmişti ama benliğini kazanmıştı. Yukarda da belirttiğimiz gibi halkının derdi, çilesi, onun görür gözü, işiten kulağı, söyleyen dili olmuştu. Sazını her perdesine parmaklarını dokunduğunda halkının derdi nağme olup çıkıyordu.
Ayağı nasırlı gözü çapaklı
Korkar mı çakaldan aslan yürekli
Yürekli elleri kazma kürekli
Siz yürürken size vuran utansın.
Diyerek de halkının yanında olup, onlara güç vermiştir
Ozan Şah Turna' yı hiçbir dönemde, devletin polisi, jandarması, işkencesi vede hücresi yıldıramamıştır. O baskıların, işkencelerin en ağır olduğu dönemlerde bile meydanlarda gerçekleri haykırmıştır. Haykırmaya da devam etmektedir. Gözünün görmemesinden hiçbir zaman şikayetçi olmamış, görmeyen gözü ile halkına doğru yolu göstermeye çalışmıştır.
Ozan Şah Turna, Almanya da, değerli araştırmacı, edebiyatçı, yazar Ozan Şiarla hayatını birleştirmiş ve dünya tatlısı Şafak ve Şirin adına iki tane kızı vardır. İyi ki varsın Ozan Şah Turna.
YİRMİNCİ YÜZYILIN DEVRİMCİ OZANI ve SOSYALİZMİN YILMAZ SAVUNUCUSU.
Yukarıdaki başlıkla kaleme aldığım üstadım Şah Turna yazısını 1995 de yazdığımı belirtmiştim. Aynı başlıkla, üstadım Şah Turnaya ikinci yazımı da gönül rahatlığı içnde yazacağıma bu gün karar verdim. Çünkü, ona ilk yazımı yazdıran neden 1994 de Ankara da ki karşılaşmamızdan çıkarttığım sonuç olmuştu. O, hala eski Şah turna idi. Ogünden sonra hiç görüşemedim ama takip etmeyi devam ettirdim. Kendi internet sitesi ve bazı sitelerden, vermiş olduğu konserlerinden aldığım haberlerden yine aynı Şah Turna olduğuna karar verdim. Bu bigilerimi değer verdiğim üstadım Aşık İhsani İle paylaştığımda, doğruluğumu oda onayladı.
Daha olumlu bir olay internette yayımlanan şiirlerimden dolayı Almanya' dan beni telefonla aradı. Değerli eşi Şiar ve kendisi ile bir saata yakın bir görüşme yaptım. Kafamda ki soruların cevabını kendi ağzından ve eşi Şiardan almış oldum. Bu konuda hiç mi hiç şüphemde yoktu. Çünkü o halk ozanı olma dışında gerçek halkının ozanı idi. O, şöhretten, şandan maddiyattan öte, kendini ezilen halklara adamıştı, ve öyle de yaşıyordu. Ödünsüz, saf ve duru, su gibi berrak.
Şah Turna, genç bir kız iken söylediği türkülerinden dolayı Diyarbakır zindanlarına götürüldüğünde, sonradan aşığı olduğu fakat o gün hiç bilmediği komünistlikle suçlandı. Fakat o yılmadı dışarı çıktığında ilk öğrendiği komünizm ve sosyalizm oldu. Ondan sonra şiirlerinin içeriği daha anlamlı daha zengin ve ezilen halkını doyurucu oldu. Fakat bunun yanında egemen güçleride daha fazla kızdırmış oldu.
Egemen güçlerin kızması, izbe köşelerde işkence etmesi, üstad Şah Turna' ya geri adım attırmadı, aksine daha ileriye, daha hırslı adımlar attırdı, sonuçlarının ne olacağını bilerek. Sonucuna başından razı idi. Çünkü o ezilen halkın ozanı idi. Onun içindir ki 1970 lerde Aşık İhsani ile Dev-oz(devrimci ozanlar derneği) kurmuşlardı. Yani, halk ozanı görünüpde, devletin yanında yer alan ve Konya aşıklar bayramına katılan gerici, yobaz, aslında hiç halkın ozanı olmayanlara karşı.
1970 lerde Şah Turna gibi bu yola çıkan ve gerçekten ismine aşık olduğum birkaç kişi daha var idi. Onların geçmişine saygımdan isimlerini veremiyeceğim. Ölümüne mücadele eden, kendini halka adayan gerçek ozan idiler. Ve Ozan Şah Turna'nın kader arkadaşları, onu şimdi yalnız bıraktılar.
O günlerde kendini devrime, sosyalizme adayanlar, zora göğüs germeden 1980 darbesinde dışarıya çıktılar, benim burada dışarıya çıkmalarına sözüm yok. Sözüm dışarıya çıkınca yollarını kaybetmeleri. Sözüm burada ki mücadeleyi unutmuş olmaları. Sözüm, bir zamanlar en keskin sözleri okuyanların bu gün alevicilik yapmaları, Ariflerin, musaların, isaların peşinde pasivise olmaları ve bunların yanında o güzelim geçmişini kirletmeleri. Ve sözüm doğuyu batıyı o gür sesi ile sllayanların bu gün susup vurdum duymazlık içinde kendi kabuğunda yaşamaları. Ve sözüm bir zamanlar türkülerinde solcuları ayağa kaldırırken şimdi aşk meşk türküleri yapıp gerici yobaz televizyonlarda shovlara katılmalarınadır. Sözüm onların artık bu halkın ozanı olamadıklarınadır. Hepsinin yanında zorun karşında yoldan dönenleredir. O gün ki söylemlerinden geri adım atmalarıdır.
Bir zamanlar kader arkadaşları birer birer dökülürken Ozan Şlah Turna olduğu yerde duruyordu kararlı ve daha hırslı, o günden daha bilinçli, Yanında eşi ve yoldaşı Ozan Şiar ile her zorda ve zorlukta yanında, yanı başında bulduğu eşi; birer, karanlığa ışık meşalesi olan kızları Şafak ve Şirin ile yoluna devam ediyordu.
Ozan Şiar'ı da yeni tanıdım, onunda yazılarını ve şiirlerini okudum. Ozan Şah Turna'ya nasıl yoldaş ve nasıl bir eş olduğunu gördüm. Oda, bana geçmişteki şah Turna' nın kader arkadaşlarından bahsetti. Şimdi nerelerde olduklarını anlattı. Herkes bir yana savrulmuş gitmişti. Ozan Şah Turna ve Aşık İhsani gibi ilkelerine ve devrime, sosyalizme sahip çıkanlarda ayakta ve aynı yerlerinde idi. Tersten esen rüzgar bile onları savuramamıştı. İşte gerçek halkın ozanı bu idi.
Bakarım geçmişe hep acı acı
Nedir diye bu dertlerin ilacı
Belleğimde bir çok isim var idi
İhsani, Şah Turna başımın tacı
Bağrımızda duran sızı dinmedi
Yetmişlerde yanan ateş sönmedi
Bu yola çıkanlar geri döndüler
İhsani de Şahturna da dönmedi
İşte onlar dönmediler geriye
Baktılar ufuktan hep ileriye
İhsani, Şah Turna yürüdü gitti
Pirsultan asıldı dönmedi diye
Kul Sefili Üstadların izinde
Halkı vardır dizesinde, sözünde
Halktan geldim halktır benim varlığım
Halktan gayrısıda yoktur özümde.
Komünist Ozan
13.05.2006
Dar çatı altına sığınamam ben